29 Mayıs 2009 Cuma

Kırmızı Noktalı Maaş Haberleri


Annem daha Esra Erol Flash TV'de Dest-i İzdivaç programını sunmaya başladığında ben bu kızı çok beğendim demişti, bende anne makyajsız güzel olmuyor bu kızlar diye reddetmiştim. Neyse konumuz zaten Esra ile olan ilişkim değil.

Bugün ekşisözlük'te kendisinin ayda 120.000 ytl kazandığını öğrendiğimde kendimi karıştırdım, koltuktan zıpladım, yerlere yuvarlandım, müdürem bile şaşırdı "n'oluyor bizim tafo'ya" diye!

Şahsen 1.000 tl'nin altına çalışan bir insan olarak yaptığım hesaplarda, kendisinin aylık gelirinin benim 16 yıl ve 4 aylık çalışmama bedel olduğunu öğrendim ve bu parayı tek seferde banka hesabımda görmek için yaklaşık olarak 16 yıl civarında daha annemler ile yaşamam gerektiği farkettim ve değişik duygulara saldım kendimi. Müdürem bile zam ümidi verdi hayata küsmesin bu çocuk diye.

Aslına bakıldığında televizyon sektörü yada daha geniş anlamda Medya sektöründeki piramidin en üst katındaki isimlerin böyle paralar kazanması çok doğal elbette ama biz sıradan insanlara böyle haberler geldiğinde elbette şaşırmayacak insan yoktur. Geçen bir iki ay önce Acun Ilıcalı 1.000.000$'a (yazı ile: bir milyon dolar) araba aldığında medya'da şok etkisi yaratmıştı. Cidden abartı birşey gibi gelse de, peşin almadığını varsayarak, yine de olabilir demiştim. Survivor, Fear Factory, Acun Firarda ve Var mısın Yok Musun gibi Prime-Time'da en çok tutulan ve reklam alan programların yapımcısı ve Türkiye'deki yayın hakkı sahibiydi. Doğal olarak para kazanması ve kazandığı parayı da harcaması kadar doğal birşey olamazdı.

Elbette bunu Amerika veya Zengin Arap ülkeleri gibi yerlerde yapsaydı, magazinel kişiliğinden dolayı ancak magazin haberlerinde çıkardı ama maşallah bizde ana haber bültenlerinin neredeyse ilk haberi olarak çıkacaktı. Sonuçta Türkiye'nin büyük bir kısmı işsizlik ve fakirlik gibi can sıkan durumlar ile uğraşırken, başkalarını böyle paralar kazanırken görmek sanırım herkesi bir yerde rahatsız ediyordur.

Geçen senelerde bir ramazan ayında olay olmuştu. Ramazan döneminde normal saatlerde yayınlanan sucuk reklamı birtakım sebeplerden dolayı yayın saati değiştirilmiş ve saat 00.00'dan sonra yayına girer olmuştu. Biz sucuk fanları da bu konuya üzülmüş ve kırmızı noktalı sucuk reklamımızı ancak yatmadan önce bir kez izleyebiliyorduk. İnternette yaptığım ufak bir araştırmadan sonra "‘Çocuklarımız bu reklamı görünce sucuk yemek istiyor, ama gelirimiz el vermediği için alamıyoruz.'' şikayetleri üzerine yayının durdurulması isteniyor ama reklamda etiğe aykırı birşey olmadığı için RTÜK reklamı durdurmuyor. Yılmayan izleyiciler firmaya mektup ve e-mailler ile ulaşarak reklamın durdurulmasını istiyorlar ve reklam durdurulmuyor ama gece yarısı yayınlanıyor.

E şimdi böyle haberlerin de, gece yarısı kırmızı noktalı olarak yayınlanması gerekmiyor mu?
Edit: E şimdi benim müdürem de, "çalışanlarım bu haberleri görünce zam istiyor ama gelirimiz el vermediği için veremiyoruz" derse ne olacak? Haberleri gece 12'den sonra mı yayınlayacaklar?

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Çok Yakında Sinemalarda: The Last Airbender

2009 yılında önümüzdeki yıllarda sinema filmi çekilecek animeleri ve comic'leri gördüğüm zaman animeye doyacağımızı düşünmüştüm. Sırasıyla baktığımda Wolverine, Dragonball, Magneto, Thor ve Avatar gibi en sevdiğim anime ve comic'lerin filmleri sinemaya uyarlanacaktı. Bir animesever olarak bu çok sevindirici haberdi.

2009 yılında ilk gösterime giren Dragonball: Evolution oldu ve açıkçası koca bir balon patladı. Zaten karakter seçimi, anime fanları tarafından eleştiri yağmuruna tutulmuştu ve senaryo ise yayınlanan anime serisinden farklılıklar gösteriyordu. Film çıktığında beklenen olmuş; film hayranları tarafından yere vurulmuş, patlama yapması beklenen film deyim yerindeyse içinde patlamıştı. Açıkçası Emmy Rossum'un oynadığu Bulma karakteri dışında cast'i bende pek beğenmemiştim.

Ardından Wolverine fırtınası başladı. Elbette başrolde ilk X-Men üçlemesindeki Hugh Jackman vardı. Açıkçası Hugh Jackman fiziği itibariyle Wolverine'e en çok benzeyen oyuncuydu ve sadece comic'teki Wolverine'den birazcık uzundu. Film X-Men Origins olunca Wolverine karakterinin oluşumunu anlatan bir film olacaktı. Arkadaşım Leon'un da telefonda söylediği gibi hiçbir şey bilmeyen seyirciler için açıklayıcı bir film olsa da, IMDB'de yorum yapanların "Wolverine kötü bir film değil ama olması gerektiği kadar iyi bir film değil" söylemlerine de katılmamak elde değil. Dragonball kadar elde patlamadığına sevinmem gerekiyor. Gerçi Hugh Jackman eğer bu film tutmazsa, Wolverine karakterini oynamayacağını söylemişti ama bu filmden sonra sanırım 2012'de yayınlanacak The Avengers filminde oynayacaktır. Bu kadar Marvel karakterinin olduğu ve bu kadar usta ve ünlü oyuncunun olacağı bir filmi kaçırmayacaktır.

Marvel grubu The Avengers filmini çekmek için sıradaki X-Men Origins: Magneto ve The Might Thor diye iki film çekecek. Az çok cast'ler belli olacaktır. Magneto'yu ilk üçlemede oynayan Ian McKellen oynamalı, izlerken oyunculuğundan büyük keyif almıştım. Mitolojik İskandinav tanrısı Thor'u ise 83 doğumlu Chris Hemsworth oynayacakmış. Belki biraz daha yaşlı seçilseydi iyi olabilirdi aslında, malum Thor 26 yaşında değil. Henüz cast'leri dahi bitmemiş filmleri eleştirmek yanlış olur ama fan sayısı oldukça fazla olan yapımları, çizimleri sinemaya uyarlarken fanları dinlememek film için en ölümcül hata olacaktır. Wolverine için söylemesem de Dragonball için bu hatadan dolayı projenin yattığını rahatça söyleyebilirim. Senaryoyu yazanı bir bulursam..

Fan'ların yorumları dinlenmeden çekilen anime uyarlaması filmler listesine sanırım The Last Airbender filmini yada anime serisi olarak Avatar: The Last Airbender ekleyebilirim. Açıkçası filmin çekileceğini duymuştum ama bugün itibariyle sözlükte gördüğüm cast'ten sonra oldukça kararsız kaldım. Aang'in çocuk olması ve normal bir yüze sahip olmasından dolayı Aang için ciddi bir yorum yapmayacağım, hatta oyumu pozitif kullanabilirim. 12 yaşındaki Noah Ringer ayrıca Tae kwon do'da siyah kuşak sahibiymiş, oyunculuğu da iyiyse sanırım Aang ile mutlu olabilirim.


Diğer karakterler konusunda, Aang'in arkadaşları Sokka ve Katara ise aşağıdaki gibi


Sokka: Twilight'ın yıldızı Jackson RathborneKatara: Nicola Peltz

Tekrar baktığımda Sokka karakteri için Rathborne'u biraz esmerleştirip, saçını başını düzeltirsek sanırım olabilir ama Nicola Peltz'in Katara olması için esmerleşmesinden başka düzeltmelere de ihtiyacı olacaktır.

Aang için iyi, Sokka ve Katara için iyi dedim ama Fan'lar cast için kimi eleştiriyor derseniz. Aang'in düşmanı Prens Zuko ve Amcası Iroh. Amca Iroh'u Shaun Toub adlı İranlı bir oyuncu canlandıracakmış ama kısa boylu, oldukça kilolu ve tombul olan Iroh için fiziği pek tutmuyor gibi gözüküyor, çayı çok seviyorsa bilemem. İşte fotoğrafı, yorum sizin:

Gelelim benim en büyük hayalkırıklığıma (aslında iyiden kötüye doğru gittim) Prens Zuko:
Şu karizmayı şu arkadaş oynayacak ya! Ben başka birşey demiyorum. Hayır çekik gözlü değil, bir kere kafadan fizik ile yatıyor. Diğer karakterlerin hiçbiri çekik gözlü özelliği taşımaz iken, Zuko çekik gözlü ama bu arkadaşa da sağlam bir bakım yapsınlar o zaman. Çok büyük hayal kırıklığına uğradığımı söyleyebilirim. En azından rolünü iyi yapar diye düşünüyordum ki, filmdeki bir sahnede fotoğrafını gördüm ve yara izi gözükmüyordu. Umarım o yara izini ben görmemişimdir. Zaten kıyafet üzerine yakışmamış. Hemen bakıyoruz:

Cast için filmin kötü adamlarını iyi seçmişler (Zuko melek zaten bunların yanında)


Fire Lord Ozai: Cliff Curtis

Komutan Zhao: Aasif Mandvi

Bu arada son olarak film setinden bir görüntü. Görüntü Grönland'tan geliyor. Yani tahminen Sokka ve Katara'nın köyünden:

Umarım film hayranlarını hayal kırıklığına uğratmaz. Dragonball iyi yıkılmış, Wolverine ile umutlandık. Umarım Avatar ile mutlu oluruz.

22 Mayıs 2009 Cuma

Hidayet Türkoğlu

Hidayet Türkoğlu, NBA'de bu sezon özellikle çok öne çıktı. Elbette önceki sezon MIP (En Çok Gelişme Kaydeden Oyuncu) ödülünü kazandığında da öne çıkmıştı ama bu sezon daha bir başka. Artık takımın etkili bir silahından çok, takımın lideri gibi oynamaya başladı.

Bu sezon Play-off'lar başladığında ilk rakipleri Philadelphia oldu. Andre Iguadala gibi oldukça atletik bir oyuncuyu savunuyordu ki, oldukça zorlandığını söyleyebilirim. Zaten 1 maç iyi oynadı ise 3 maç kayıpları oynamıştı.

İkinci seri Konferans yarı finalinde Boston ile oynarken resmen uyandı Hedo. Harika maçlar ve istatistikler ile geri döndü. Serinin 7. Maçında 25 Sayı 12 Asist ile oynadı ve Boston'un Play-off'ların 7. maçında kaybetmez kanunu bozdu.

Nba Konferans Finallerine, karşılaştığı rakipleri süpüren ve dinlenmiş bir şekilde gelen, Cleveland Cavaliers ile eşleştiler ve rakip bu sefer NBA'in Sezon MVP'si (En Değerli Oyuncusu) Lebron James idi. Açıkçası maçta savunmaya iyi başlasada, Lebron 49 sayıya ulaştı ama maç sonucunu Hidayet'in verdiği asist ile Rashard Lewis söyledi ve seride ilk maçı Orlando kazandı.

Hidayet ise 15 sayı 14 asist ve 6 ribaund ile takımın oyun kurucusu gibi oynadı ve maçı kazandırdı. Ayrıca attığı 14 asist ile Play-off'lardaki kişisel asist rekorunu geliştirdi. Bu gece yarısı ikinci maç oynanacak ve umarım Hidayet etkili oyunu ile deplasmandan 2. galibiyeti de alacak.

Haydi Hidayet bu gece kalbimiz seninle.
NBAvari'de söyleyelim: GO HEDO GO!!!

İzlemek isteyenler için maç:
23 Mayıs Cumartesi Cleveland - Orlando 03.30 NTV (CANLI)
25 Mayıs Pazartesi Orlando - Cleveland 03.30 NTV (CANLI)
27 Mayıs Çarşamba Orlando - Cleveland 03.30 NTV (CANLI)

Sinemalarda: Valkyrie

Ne zaman bir filme ön yargılı yaklaşsam, izlediğim zaman bu yaklaşımımdan dolayı pişman oluyorum. Valkyrie filmi için sonu başından bir film olduğu için açıkçası izlemek istememiştim ama uygun bir ortam olunca izlesem birşey kaybetmem dedim ki, aslında çok şey kaçırdığımı farkettim. Bu da bana ders olsun.

Valkyrie filmi (film hakkında bilgi içerir) Hitler'e düzenlenen bir suikasti konu oluyor. Tabii Hitler'in bir suikast sonucu ölmediğini bildiğimiz için otomatik olarak filmin sonuda tahmin edilebiliyor. İlk düşüncem böyle olduktan geçen 2 ay sonunda filmi izleyince; sonu belli bile olsa filmin sizi böyle sürüklemesi cidden çok büyük olay.

Oyuncu kadrosu ve oyunculuk bence çok etkileyici idi. Elbette film kadrosunun büyük bir kısmının Amerikan olması ve filmin İngilizce olması gerçekçiliğe biraz zarar vermiştir ama oyunculuk ile filmin bu aksaklıklarını gidermişler. Tom Cruise, rolünün hakkını bence vermiştir ama diğer büyük oyuncular ile oynayınca daha da iyi gözükmüştür. IMDB filme 7.4 verse de, benim notum 8.2 falan olur.

Oyunculardan bahsettik ama David Bamber yada filmdeki rolüyle Adolf Hitler bence büyüleyiciydi. Yani onun oynadığı sahnelerde bir gerilim, bir huzursuzluk sessizlik oluşuyordu, ki bu oldukça rahatsız edici idi. Bu rahatsızlık elbette onun iyi oyunculuğundan geliyordu. Bütün film büyülenmiş bir şekilde izlerken, belki de bu filmi asla kafamdan silemeyecek repliği de David Bamber söylemiştir:

Düzenlenen suikastten sonra SS Karargahı basılmış ve SS Komutanı tutuklanacak iken; SS komutanı kendisini tutuklamaya gelen Yüzbaşı'ya telefonu uzatır. Bir sessizlik anı geçer ve Adolf Hitler, Yüzbaşı'ya "Do you recognize my voice?" ( Sesimi tanıdın mı?) diye sorar. Öyle bir sahnedir ki, bütün filmin kırılma noktası ve von Stauffenberg'in planlarının yıkıma başladığı sahnedir.

Filmin sonu da oldukça etkileyiciydi. Açıkçası diktatöre veya devlet başkanına (savaş zamanı) ihanetin cezası kişinin ölümüdür ama sıra von Stauffenberg'e gelene kadar hani bu sahne doğaldır diye düşündüm ama sırası geldiğinde "uzun yaşa Almanya" diye bağırması, von Stauffenberg'in bu yola niye girdiği ve niye bu kadar uğraştığını anlatıyor.

Eğer izlemediyseniz tavsiyem kesinlikle bir göz atmanız.

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Bir mum daha söndü

Normalde fazlaca magazin ağırlıklı yazıyor olsamda, Türkiye'nin böyle büyük bir değerine de değinmeden olmayacak. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Türkan SAYLAN'ın bu sabah 04.30 itibariyle vefat ettiği haberi verilmiş ajanslara.

Allah rahmet eylesin. Sevenlerine Allah sabır versin.

Kimisi için "oh iyi ki öldü" derken, kimisi içinde hala Türkiye'nin geleceği ve eğitimi için birşeyler yapmaya çalışan insanların varlığını ve bu uğurda sonuna kadar savaşan insanları olduğunu gösterdi. Huzur içinde yatsın..

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Çıplak R&B Şarkıcıları Haftası

Amerika'da bu yıl kabul edilen bir bayram oldu açıkçası. Fotoğraf veya videoların internete sızması, uzun zamandan beri internet ile hayatımızda olan birşey. Mayıs ayının ilk haftasında önce Cassie'nin ardından Rihanna'nın fotoğrafları internet aleminde Mayıs ayının en çok tıklanan konuları oldu. Tahminimce aynı zamana gelmesi tesadüf olmuştur elbette; çünkü Cassie'nin bilgisayarı hacklenmiş ve fotoğrafları nete sızınca: "Daha önce hiç göğüs görmemiş gibi davranmayın" diyerek resimleri kabul etmiş olmasına rağmen Rihanna baştan kabul etmemiş, yayın yasağı koydurtmaya çalışmış ama maalesef gerçekten kaçamadı ve yayıldı ve Amerika'da Mayıs ayının ilk haftası "Çıplak R&B Şarkıcıları" olarak kabul edildi ve ilk sene böyle kutlandı.

Açıkçası bu sızma görüntüleri ilk kim yaptı bilmiyorum ama ilk ciddi bombaların Paris Hilton ile başladığı, ardından Vida Guerra ve Kim Kardashian'ın bu işlerden ciddi prim yaptığını biliyoruz.

Özellikle Paris Hilton, bu kasedi çıkmadan önce sadece Jet-Set Sosyetede soyadı ile varolan şımark bir genç kız iken, bu skandalın ardından başlı başına bir celebrity (ünlü) oldu.

Açıkçası bu videonun çalındığı ve bir firmaya satıldığı duyulmuştu. Daha sonra Paris Hilton'a bir miktar para ödeyerek, yayın hakkını satın aldı ve ilk resmi celebrity tape (bizdeki adı ile söylemeyeyim.) olarak raflardaki(!) yerini aldı.

Ardından Vida Guerra'nın hacklenen telefonu ile telefonundaki özel fotoğrafları çalındı ve internete sızdı. Açıkçası bununla ilgili bir haber yoktu. Fotolardan dolayı üzüntü duyduğunu sanmam, çünkü bu olaydan sonra magazin basını oldukça ilgilendi kendisiyle. Ardından Playboy'a soyundu ve birçok magazin dergisinin kapağında yer aldı.

Vida Guerra, Paris Hilton kadar büyük bir ilgiyle karşılanmamış olabilir ama Paris, kankası Kim Kardashian'a (KK) işin inceliklerini öğretmiş ki; KK şu anda Paris Hilton'dan bile popüler. Ünlü bir rapçi ile çektikleri görüntülerin internete sızmasından sonra, Vivid firması görüntüleri satın aldı ve KK bu işten de hem para, hem şöhret kazandı.

Ne tesadüftür, Vida Guerra gibi o da Playboy'a ve birçok erkek dergisine soyundu. Şimdi MTV'de bir program sunuyor ve gittiği her yerde magazin basını tarafından sıkıca takip ediliyor.

Artık önümüzdeki sene kiminle kutlarlar bilmiyorum ama İnternet sayesinde bu olayın sonu gelmeyecek gibi gözüküyor.

Küresel Kavurma


Küresel ısınma denen şey de çok kötü birşeymiş.. Yahu Mayıs ayında Temmuz sıcağı olur mu?

Zaten hava değişiminden şifayı kapmış iken, şimdi de terleyip hastalığı nüksettireceğiz. Aslında çok uzun zamandan beri yazılı basın ve televizyonlarda olan "Green House" ya da Küresel Isınma, bu sene geldi erkenden vurdu. Her zaman kar yağmasına alıştığım Çorlu'da bu sene kar'ı ancak gökten süzülürken izledim ama maalesef yerde kalmadı. Şimdi de sıcak hava ile tekrar üstümüzde.. Allah herkese sabır versin. Kendinize mukayyet olun.

Bu arada üstteki karikatür bir zaman önce Penguen'de gördüğüm hoş bir karikatürdü. Hem küresel ısınmaya, hem de kutup ayılarının soyunun tükenmeye başlamasına iyi bir gönderme olmuştu.

Aynı Penguen dergisi küresel ısınmanın başka bir tarafına da dikkat çekmiş:

Bu da ayrı bir detay tabii : )